Etiketler

4 Ocak 2015 Pazar

House of Cards: Tek Kelimeyle: "Muhteşem!"


Ülke: Amerika
Yönetmen: James Foley, Carl Franklin, John David Coles
Oyuncular: Kevin Spacey, Robin Wright, Michael Kelly, Kate Mara, Michael Gill, Mahershala Ali, Kristen Connolly, Corey Stoll
Tür: Dram, Politika
Yayın Yılı: 2013-2015
Bölüm Sayısı: 26
Puanım: ★★★★★★★★★★

Bu diziyi nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum. Harika, muhteşem, süper, olağanüstü gibi kelimeler anlatmam için yetersiz kalıyor sanki. Konusunun politika olması nedeniyle birkaç hafta öncesine kadar burun kıvırıp izlemek istemediğim dizinin ilk bölümünü ısrar üzerine izlememle birlikte fikirlerim 360 derecelik bir dönüşüme uğradı ve çok kısa bir süre içerisinde iki sezonun tamamını yedim yuttum. Şimdiyse 25 Şubatta başlayacak olan üçüncü sezonu iple çekmekteyim.

Kevin Spacey ve Robin Wright'in başrollerini paylaşarak bir karı kocayı canlandırdığı politik kurgu türündeki House of Cards, kelimenin tam anlamıyla Beyaz Saray'ın kurtlar sofrasını anlatıyor. Hırslı bir politikacı olan Frank Underwood'un (Kevin Spacey), karısının (Robin Wright) ve çevresindekilerin de yardımıyla adım adım zirveye ulaşmasının hikayesini izliyoruz. "Zafere giden her yol mübahtır" mottosundan yola çıkan Frank Underwood, ihanet, entrika, gizli antlaşmalar, ikili oyunlar, cinayet gibi binbir çeşit yönteme başvurarak etrafındakilerin üzerlerine basa basa yukarılara tırmanıyor. Tam bir lider olan ve insanları yönetmeyi çok iyi bilen Frank Underwood karakterinden öğrenilecek çok şey var aslında. Çoğu zaman Machiavelli'nin Prens kitabında çizdiği hükümdar portesini yansıtıyor Frank, sanki oradan fırlamış acımasız bir prens gibi.

Frank Underwood'un ukala, kurnaz, sabırlı, soğuk, iki yüzlü, ironik ve acımasız karakterini Kevin Spacey harika bir şekilde canlandırmış, zaten kendisine böyle roller çok yakışıyor. Gerek kamerayla bireysel konuşmaları, gerek mimikleri, gerek kurduğu cümleler ve diyalogları o kadar iyi yansıtılmış ve oynanmış ki Kevin Spacey'i ayakta alkışlamamak mümkün değil. Konuşurken cümlelerini not etme ihtiyacı hissettim sık sık. Keza karısı rolündeki Claire Underwood'un da kocasından aşağı kalır yanı yok. Kararlı, güçlü, güzel ve isterse Frank kadar hesaplayıcı ve kurnaz olabilen Claire'i canlandıran Robin Wright bu rolüyle "Drama Dalında En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü kazanarak Golden Globe'u kucakladı. İki karakter de çok çok ilginç, izleyip kendi gözlerinizle görmelisiniz.

House of Cards, Michael Dobbs'un Francis Urquhart adlı kitap üçlemesinden ("House of Cards", "To Play the King", "The Final Cut") uyarlanan bir dizi. Dizinin kitaplara ne kadar sadık kaldığını bilemiyorum -bu arada Türkçeye henüz çevrilmediler- ama dizi öncelikle BBC'de mini bir dizi olarak yer almış, ardından Amerika'da Netflix isimli internet medya sağlayıcısı üzerinden yayınlanmış, yani televizyon üzerinden yayınlanmıyor. Ve işin ilginci dizinin tüm bölümleri bir seferde internete koyularak, izleyicilerin istedikleri zaman izlemelerine olanak tanınmış ve tüm bunlara rağmen büyük başarı getirmiş bir iş çıkmış ortaya. Son olarak internete konulan The Interview filminin getirdiği büyük hasılat ve başarı da düşünüldüğünde, geleceğin reyting savaşlarının internet üzerinden yapılacağını söylemek abes kaçmaz sanırım.

Bu diziyi izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Benim gibi elinizin tersiyle iterseniz çok şey kaçıracağınız, bu güzel oyunculardan ve kurgudan mahrum kalacağınız bir dizi olacak çünkü. "Politaka mı? Çok sıkıcı olur bu." deyip geçmeden sadece birinci bölümün ilk sahnesini izlemenizin, düşüncenizi %100 değiştireceğine eminim. Kısacası, izleyin diyorum.

Beğendiğim Frank Underwood Alıntıları: 

"There are two kinds of pain. The sort of pain that makes you strong, or useless pain. The sort of pain that's only suffering. I have no patience for useless things. Moments like this require someone who will act. Who will do the unpleasant thing, the necassary thing. There, no more pain."

"The nature of promises, Linda, is that they remain immune to changing circumstances."
"If you don't like how the table is set, turn over the table."

"Power is a lot like real estate. It's all about location, location, location. The closer to the source, the higher your property value."

"Forward, that is the battle-cry. Leave ideology to the arm-chair generals, it does me no good."

"I must not lose my resolve. I will march forward even if I have to do so alone."

"It only takes ten seconds to crush a man's ambitions."

"I pray to myself, for myself."

Bu Diziden Ne Öğrendim?

-İnsanları yönetebilirsen, etrafındaki minik dünyanın lideri olabilirsin. Frank Underwood kadar başarılıysan daha iyisini yapıp ülke yönetebilirsin.
-Hitabet sanatı gerçekten önemli bir meziyet.
-Çok klişe olacak ama başarılı olmak için asla vazgeçmemek, kendine inanmak, güvenmek, çalışmak, plan yapmak ve gerektiği yerde bencil davranabilmek gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder