Etiketler

4 Ekim 2014 Cumartesi

Murat Özyaşar - Ayna Çarpması



Yazar: Murat Özyaşar

Kitap: Ayna Çarpması
Yayınevi: Doğan Kitap
Basım Yılı: Kasım 2013 (3. Baskı)
Sayfa Sayısı: 96
Puanım: ★★☆☆☆

Okuma şenliğinin ilk kitabını bitirmiş bulunuyorum. Seçtiğim ilk kitap 96 sayfalık, kategoriler içerisinde en az sayfa sayısına sahip olan Ayna Çarpması oldu. Okuduğum kategori Türkiye'de edebiyat ödülü kazanmış bir kitap idi, Ayna Çarpması da yayınlandığı yıl olan 2008'de Haldun Taner Öykü Ödülü'nü sonraki sene ise Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü kazanmış. Böyle bol ödüllü bir kitap olduğunu duyunca, üstüne üstlük kitapçımız da tavsiye edince büyük bir beklentiyle başladım kitaba.

Kitabın yazarı Murat Özyaşar 1979 yılında Diyarbakır'da doğmuş ve Dijle Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuş. Öyküleri Adam Öykü, Notos Öykü, İmge Öyküler, Kitap-lık, Varlık gibi edebiyat dergilerinde yayımlanmış.  Yazarın ilk kitabı olan Ayna Çarpması 12 adet kısa hikayeden oluşuyor. Hikayelerinde çoğu zaman hüzünlü ve buruk bir hava sevdiğim yazar, gerçekçi hikayelere yer vermiş. Çoğu zaman anne, çocukluk, insanın kendisiyle hesaplaşması ve büyüdüğü yer olan Güneydoğu Anadolu'yu hikayelerinde kullanmış lakin öykülerin çoğunluğu bana hitap etmedi nedense ve kitaptan çok zevk alamadım bu yüzden. Yazarın dili ve kurgulamaları güzel, belki daha uzun öykülerinde ya da bir romanında yazdıklarını daha çok seveceğimi düşünüyorum.

Kitapta en beğendiğim öyküler bir berberde geçen "Ayna Çarpması" adlı hikaye ve bir kuşun gözünden içinde bulunduğu evcil hayvan/kuş dükkanının ve pala bıyıklı dükkan sahibinin anlatıldığı "Yarışma" adlı hikaye oldu. İlk hikayede değişik bir hava var; berbere saçını kestirmeye gelen müşterinin düşündükleri, berberin müşteriyi konuşturma çabaları, müşterinin sürekli dalıp giderek çocukluğunu, babasını ve annesini hatırlaması anlatılmış. Bir de hikayeler arası geçişler de mevcut kitapta. Mesela ilk hikayede dükkana giren karakter,  Yarışma adlı hikayedeki kuş dükkanının sahibi. Diğer hikaye ise çok ama çok hüzünlü bir şekilde başlıyor:
"Benim cümle tarihimi özetleyen cümlem bu işte: Buradayım, bu cam kenarında, şu tel tel kafeste. Hiç aklıma gelmezdi, ama sonunda başıma geldi, beni de getirip buraya koydular. Bu demir, bu demirden parmaklığa. Bunca bekleyiş, o kadar merak, eninde sonunda geleceğim varacağım yer, hep burası burası içinmiş."

Hayvanlar söz konusu olduğunda benim için akan sular durulur, bu hikayede de içim acıdı resmen. Petshoplardaki hayvanların içler acısı durumları bir kez daha aklıma geldi ve moralim bozuldu. Kitaba dönecek olursak son söz olarak, yazarın umut vadettiği kanısındayım ve eminim ki ileride başarılı işler çıkaracak ama dediğim gibi hikayeleri pek bana hitap etmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder